Küçüklüğümün
mahalle düğünlerinde kamera çekimlerinde babam ve babam yaşındakilerin bir poz
verme şekli vardır hiç unutmam. Kamera, sandalyede oturanları ağır ağır yakın
çekim ile dolaşır düğüne gelenleri kayıt altına alırdı. Sıra kendisine gelen
kişiler eğer konuşuyorlarsa susarlar, toparlanır ve hareketsiz bir şekilde
kameraya bakarlardı. Kamera geçince eski
hallerine dönerlerdi.
Bu hareket
şekli eskilerin “İstanbul Hatırası” yazısı önünde poz vermeleri ile aynı
hareket gibi gelirdi bana. Hâlbuki kameraya karşı düğün sahiplerini
sevindirecek birkaç güzel söz söylenmesi ya da doğal hareketlerine devam
edilmesi gerekmez miydi? En azından hareketi çeken kameraya karşı hareketsiz
duruş ne anlatırdı? Kesinlikle bir ciddiyet pozuydu bu. Belki saygı. Gerçek şu
ki düğün kayıtları da sonraları izlendiğinde düğün mutluluğunun
hatırlanmasından ziyade, düğünde olup da sonrasında aramızdan ayrılan kişileri
hatırlatan bir işlev görürdü aslında.
Bu neslin
kamerayla tanışmasıydı bu. Eskinin fotoğraf makinalarından farklı olarak
hareket çekimleri sonraki nesillerin işiydi. Babam ve babam yaşındakilerin
fotoğraflarında da hep bir ağır abi duruşu hâkimdir. Ve tüm 70’li yıllara hâkim
olan bu pozlarda moda ikonu ne Kadir İnanır ne Cüneyt Arkındır. Bu neslin hâkim
jönü yarım bıyıklar, yan duruşlar ve ceket gömlek kombini ile tartışmasız Ayhan
IŞIK’tır.
Taşra
fotoğrafçılarının duvarlarındaki çerçeveli tüm fotoğraflarda bu izleri
görebiliriz. Dükkânlara çerçeveli fotoğraf asmak yalnız fotoğrafçılara özgü
değildi. Duvarında çerçeveli bir fotoğrafın olması belki de markalaşmanın ilk
adımıydı o zamanlar.
Hele ki bir
ünlüyle yan yana bir fotoğraf bir rüştü ispat göstergesiydi. Dükkânı ünlü birinin
ziyaret ettiği bir lokanta, Sakıp Sabancı ile yan yana gelmiş bir Lassa bayii,
Turgut ÖZAL ile kol kola bir partili kesinlikle bir seviyeye ulaşmış görünürdü.
Sonraki zamanlarda duvarın resimlerle dolması,
görselliğin kalabalıklaşmasından ziyade ünlülerin çoğalmasından kaynaklandı. Bu
kadar ünlünün olması biraz fazla geldi ki esnaf duvarına resim asmaz oldu. Ya
da ünlü kavramı değişti. Acun ILICALI’nın bu ülkede sosyolojik olarak incelenip
ülkeye ve kültür hayatımıza katkılarının(!) incelenmesi gerekir. Yaptığı ses ve
dans yarışmalarında seçtiği jürilere sanat ve kültür hayatına emek verenler
ile sadece sanat ve kültür hayatına poz vererek yer edinmeye çalışanları yan
yana getirmesi sanat ve kültür dünyasında katmanların olmasını engelledi. Ve
yıllarca beğenerek takip ettiğimiz kişilerin ekranlardaki halleri bizleri
onlardan uzaklaştırdı. Belki geçmişte de böyleydi fakat bu kadar aleni ve
olması gerekenmiş gibi değildi.
Topluma rol
model olan sanat ve kültür insanlarının çoğalması kendi aralarında katmanlarla
yükselmemesi gerçekten emek verenler ile öyle görünenler arasında ayrım
yapılamaması belki halkı onlardan soğuttu.
Bir zaman
hangi ünlü olursa olsun yan yana olalım rüzgârıyla pozlar çekilse de sonrasında
tamamen sosyal medya hesaplarından ileriye gitmeyen bir poz alma hadisesinin
ilerisine geçemedi.
İki olay
vardır ki hafızamda tüm tazeliğini korur:
Televizyonların
kanal çeşitliliğinin artması ile evlerimizde sahiplenmeye başladığımız
çarkıfelek yarışmaları ve telefon bağlantılarıyla evlerimizden bazılarına dokunan
Mehmet Ali ERBİL bizleri güldürmek ve eğlendirmekten daha fazla olarak
sahiplendiğimiz bir karakter olmayı başarmıştı. Ta ki Nefise KARATAY ile olan
çıplak poz verme olayına kadar. Evli değillerdi ve Mehmet Alinin boy boy
çocukları vardı. Yine de zımnen ilişkisi onaylanıyordu. Bir derginin projesinde
yer alması yadırgandı. Evlerimizde yer verdiğimiz sunucuya pek uymadı bu
hareket.
Bir diğeri ise
Mum Kokulu Kadınlar adlı film ile tanıdığımız ve sanat dünyasınca çok
beğenilen, sanat değeri ağır basan bir filmde sergilediği oyunculuk ile gelecek
vadeden Hande Ataizi’nin at üzerinde verdiği pozlar.
Bu iki poz
verme olayında da iki karakter yer ettikleri kulvardan farklı bir çizgi
sergilemişlerdi. Duvarlarına çerçeveli resimler asan, kamera önünde ciddileşen
bizler için “ünlü” olmak her şeyden önce bizden olmayı gerektirirdi.
Sanat ve
kültür değeri yüksek çalışmalar yapabilmek için arada bir böyle pozlar vermek
gerekiyor ise,bize bu pozları kendilerinden kim almak istiyor onu da açıklamalılar diye düşünüyorum..
Hüseyin
Avni GÜLLÜ
EĞİTİM YÖNETİCİSİ
POZ VERMEK
Reviewed by blogdefterimiz@gmail.com
on
Nisan 18, 2018
Rating:

Hiç yorum yok: