Değişik bir insandı
dedem. Babaannem vefat ettikten sonra bizim evde kalıyordu. Bazen sinirlenirdi
ama şeker gibi insandı aslında. Annem ve babamla pek geçinemezdi ama benimle
arası çok iyiydi. Akşamları evimizdeki odasına çekilir, saatlerce kitap okurdu.
Derslerimde yardıma ihtiyacım olduğunda anne babama değil de ona sorardım hep.
Kapısını çalar, “Dedeciğim yanına
gelebilir miyim? Derslerimle ilgili sana birkaç soru sormak istiyorum,’’
derdim.
Bir tarafı çökmüş eski
çekyatın üzerinde oturduğu yerden, boynuna taktığı ipli gözlüğünün üstünden,
ağarmış kirpikli, yaşlı, yorgun gözleriyle bana bakıp,
“Gel bakalım kara gözlüm,
’’derdi.
Odasındaki küçük masayı
önümüze çekip başımı okşayarak, “Aç bakalım şu defter kitabı. Anlamadığın
yerleri göster, ’’ derdi bir öğretmen edasıyla.
Onun şefkatli diliyle her
şeyi daha iyi anlardım nedense. Sorularıma cevap verirken hep yakın çevremizden
örnekler verirdi anlamam için. Derslerimde başarılı olmamın sırrı annem
babamdan daha çok oydu bana göre.
Dedem, yaşı 70 olmasına
rağmen gündüzleri de hiç durmazdı. Düzenli olarak doğa yürüyüşlerine katılır,
Tema Vakfının ağaç dikim törenlerine gider, çevreyle ilgili tüm etkinliklerde
rol alırdı. Bu yüzden de adı “Çevreci Dede'ye çıkmıştı. Hafta sonları dedemi
gündüzleri evde bulmak pek mümkün değildi. Telefonla bir etkinliğe
çağrıldığında hemen çantasını hazırlar, kahvaltısını yapar evden çıkardı.
Kahvaltısında balını, pekmezini, köy peynirini, kekik salatasını ve kepekli
ekmeğini de eksik etmezdi. Dedem giderken ben de arkasından bakakalırdım. Ama
bu sefer ben de onunla gitmek için dayanılmaz bir istek duyuyordum. Acaba beni
de götürür müydü? ‘Ne desem, nasıl sorsam?’ diye düşünürken benim isteğimi
gözlerimden ve tedirgin halimden anlamış olmalı ki, "Hadi hazırlan
bakalım. Seninle doğa yürüyüşüne gidelim bugün. Kahvaltıyı dağda beraber
yaparız.’’ dedi.
“Oley!” diyerek havaya
sıçradım. Ama “Anne ve babandan izin alalım önce,” dedi.
Annem mutfakta bulaşık
makinesine tabakları yerleştiriyordu.
“Anneciğim, bugün dedemle
birlikte doğa yürüyüşüne katılabilir miyim?” dedim.
Bu arada babam da
elindeki gazeteyle mutfağa gelmişti. Birbirlerinin gözüne bakıp gerekli onayı
verdiler. İkisine de sarılıp öperek teşekkür ettim.
Annemle birlikte çantamı
hazırladık. Annem çantamın içine yedek giysi, su meyve suyu ve peynirli tost
koydu. Sevincimden uçuyordum adeta. Dedem "Çok seviniyorsun ama çok da
yorulacaksın bugün,’’dedi.
"Olsun dede. Her
şeye razıyım,’’ dedim.
‘"İyi o halde. Hadi
yola çıkalım,’’ dedi.
Anne ve babama “Hoşça
kalın.” deyip evimizden çıktık. Sokağımızın başında dedemi bekleyen servis
arabasına binerek yola koyulduk. Servis arabasında yaşlı, genç birçok insan
vardı. Benim yaşlarımda babasıyla birlikte gelen bir de kız arkadaş vardı
serviste. Beni görünce büyüklerin içinde yalnız kalmaktan kurtulmuş bir edayla
gülümsedi sıcacık. Ben de gözlerimi kırparak karşılık verdim.
Servis aracımız şehrin
beton yığınlarını terk edip Toros Dağları’na doğru yönelmişti. Aylardan
Nisandı. Mevsim ilkbahardı. Toprak ana, düğüne giden genç kızlar gibi süslemişti
kendini. Yol, çam ağaçlarının tüm ihtişamıyla yükseldiği bölüme geldiğinde
arabanın penceresini açtım hafifçe. Tertemiz oksijeni çektim ciğerlerime.
“Ohhhh!” dedim. Dedem başımı okşayıp alnımdan öptü. “Keşke her yer böyle temiz
olsa,’’ dedi.
Yokuşlu dar asfalt
yollardan çıkıp düz bir araziye geldiğimizde servis aracımız durdu. Hep
birlikte servis aracından indik. Aman tanrım, sanki bir cennetti burası!
Papatyalar, gelincikler, sarı, kırmızı, mavi, pembe tüm kır çiçekleri güneş
ışınlarıyla adeta parlıyorlardı. Her renk kendini bulmuştu doğada. İçimi bir
huzur, yaşama sevinci kapladı. Biraz ötemizde köylüler inek ve koyunlarını
otlatıyorlardı. Kuzuların sesleri ta bize kadar geliyordu.
‘’Hadi bakalım Kara
Oğlan. Kahvaltımızı burada yapacağız. Çantamızı açıp yiyeceklerimizi
çıkartalım,’’ dedi dedem.
Dedemle birlikte
çantalarımızı açtık. Yiyeceklerimizi çıkartıp kumaş bez soframızın üzerine
serdik. Dedem ve diğer arkadaşları domates, salatalık, biber vb. tüm
yiyeceklerini bez bir filenin içinden çıkarttılar. Daha önce gördüğüm naylon
poşetler yiyeceklerin konması için kullanılmamıştı. "Dede, nedir bu?’’
dedim.
“Buna pazar filesi derler
Kara Oğlan. Eskiden bizim zamanımızda naylon poşetler yerine, bu bez fileler
kullanılırdı pazara giderken. Pazardan aldığımız domates, salatalık, patates,
soğan vb. tüm sebze ve meyvelerimizi bunun içine koyar, öyle eve getirirdik,”
dedi.
“Neden naylon poşetlere
koymuyoruz, daha kullanışlı değil mi?’’ diye sordum.
“Etrafına
bir bak evlat! Şehrimizde her yer poşet atıklarıyla dolu. Evimizde dahi bir
sürü poşet var. Marketlerden fazla fazla poşet alıyoruz. Sağlam kalanını çöp
torbası yapmak için. En ufak bir ıvır zıvır, kitap, toka için dahi poşetlerle
donatıyoruz ellerimizi. Bu poşetler, geri dönüşümün maliyeti yüksek olduğu için
sürekli yeniden üretiliyorlar ve her an hayatımızdalar. Peki, hiç düşündün mü
bu poşetlere ne oluyor? Doğada çöp olarak birikiyorlar ve yok olmaları 400 yıl
sürüyor. Dönüşüm süresi yüzyıllar alan bu naylon
poşetler, dünyada her yıl yaklaşık 500 milyar adet üretiliyor. Bunların
yalnızca yüzde 1’inin geri dönüşümü sağlanırken geri kalan yüzde 99’u ise
doğaya bırakılıyor. Çöpümüzün bile yüzde 10’unu oluşturan plastik naylon
poşetler, doğada bozulmaya başladıklarında çevreye zararlı kimyasal maddeler
yayarak, toprak ve su vasıtasıyla besin zincirimizi yavaş yavaş kirletiyor.
Denizleri, gölleri, nehirleri kirleten naylon poşetler aynı zamanda nesli
tehlikede olan türlerin de yok olmasına neden oluyor.
Her birimiz poşet kullanımımızı azaltarak bu gidişatı durdurabiliriz. Türkiye’de her 5 kişiden biri naylon poşet yerine alışverişlerinde bez torba kullansa, bir nesil boyunca ülkemiz 31 milyar 46 milyon 400 bin naylon poşetten kurtulacak. Çünkü bez torba kullanmak bir kişi için haftada 6, ayda 24, yılda 288, yaşam boyunca ise 22 bin 176 plastik poşeti kullanmamızı engelliyor,’’dedi.
Her birimiz poşet kullanımımızı azaltarak bu gidişatı durdurabiliriz. Türkiye’de her 5 kişiden biri naylon poşet yerine alışverişlerinde bez torba kullansa, bir nesil boyunca ülkemiz 31 milyar 46 milyon 400 bin naylon poşetten kurtulacak. Çünkü bez torba kullanmak bir kişi için haftada 6, ayda 24, yılda 288, yaşam boyunca ise 22 bin 176 plastik poşeti kullanmamızı engelliyor,’’dedi.
“Vay canına! Bu kadar
önemli mi bu dede?’’ dedim.
“Evet, evlat bu kadar
önemli. Dünyamız naylon poşetler, kimyasal atıklar, egzoz gazları, sanayi
atıkları, gibi daha birçok etkenlerle gittikçe yok oluyor. Hepimiz varlığımızla bu dünyadan
bir şeyler götürüyoruz. Arkamızda olabildiğince az hasar bırakmak,
olabildiğince az tüketip, olabildiğince çok üretmek ve yeniden değerlendirmek
zor değil aslında. Bir o kadar da keyifli. Yeter ki insanlar değişim
yapabileceklerine inansınlar.
Biz çevreciler olarak bu yok oluşu
geciktirmek, sizlere yaşanabilir bir dünya bırakmak için çabalıyoruz. Pazar
filesi kullanmak da bunlardan biri. Pazardan ve marketlerden aldığımız tüm
yiyecekleri bu pazar filelerine koyuyoruz. Amacımız bu eski ve güzel
alışkanlığı tekrar mahallemizde, ilçemizde, ilimizde ve tüm ülkemizde
yaygınlaştırmak,’’dedi.
Dedemin söylediklerini
şöyle bir düşündüm. Gerçekten de okulda, sokakta, piknikte, göl kenarında her
yer naylon poşet, pet şişe vb. atıklarla doluydu. İşin kötü tarafı kimse de
umursamıyordu bu durumu.
“Bir şeyler yapmamız lazım dede,’’ dedim.
“Yapacağız evlat, merak etme,’’ dedi.
“Geçen hafta arkadaşlarla beraber İlçe
Kaymakamımız ve Belediye Başkanımızla görüşüp desteklerini aldık. Daha sonra
Milli Eğitim Müdürlüğü, Sağlık Müdürlüğü ve diğer kurumlarla görüştük. Ortak
bir kampanya düzenlemeyi düşünüyoruz ilçemizde. İlk hedefimiz tüm pazar
yerlerinde ve marketlerde naylon poşet kullanımını azaltmak. Birdenbire bu işi
başarmamızın imkânı yok. Tüm vatandaşların katkısı önemli bu kampanyada.
Broşürler hazırlayıp marketlerde kasaların yanına koyarak, bunları vatandaşlara
dağıtarak farkındalık oluşturacağız. Halk Eğitim Müdürü'yle görüştük. Pazar
filesi yapımı ile ilgili bir kurs düzenleyecekler. Bu kurs bitiminde bayanlar,
pazar filesi yaparak bunları ilçemizdeki marketlere ve pazarcılara satacaklar.
Daha sonra ilçemizin tüm alışveriş merkezlerinde bu pazar fileleri satılacak.
Hatta zamanla ülke çapında pazarlamayı da düşünüyoruz. Böylece ekonomik bir
kazanç da elde edecekler. İlçemizin birçok yerine pazar filesi kullanmanın
doğaya katkısı ile ilgili billboardlar astıracağız,’’dedi.
“Hadi hazırlan. Yürüyüşe
geçiyoruz Kara Oğlan,’’ dedi dedem.
Kır çiçeklerinin
arasından ormanların içine doğru daldık. Ormandaki bin bir türlü ağaç ve
bitkiler arkadaşlık ediyordu bize. Küçük dereler, köpüklü sularıyla taşların
arasından çağıldayarak akıyordu. Elimi buz gibi sulara daldırıp yüzümü yıkadım.
Ohh! Ne kadar da güzeldi. Kuş sesleri sanki şarkılar söylüyordu bize. Dedem
deredeki alabalıkları gösterip; "Bunlar soğuk suda yaşamayı
severler," dedi.
Alabalıklar derenin
içinde taşların arasında kıvrıla kıvrıla yüzüyorlardı. Elimi suya daldırıp
onlara dokunmak istedim ama hemen elimi fark edip yosunlu taşların arkasına
kaçtılar.
Ormanların içinde, dere
kenarlarında, yeşil meralarda dolaşmak ne kadar da rahatlatıyordu insanı.
Kalabalık şehir yaşamında gürültü, hava kirliliği, araçlardan çıkan egzoz
gazları zamanla bunaltıyordu insanı. Dağların, ormanların, derelerin tertemiz
havası ve sularını gördükçe dedeme daha çok hak veriyordum artık.
O gün akşama kadar
dedemle birlikte tertemiz Toros ormanlarının içinde kendimizi yeniledik adeta.
Yoruldum ama değdi doğrusu. Evimize dönerken dedeme sıkıca sarılıp,
"Teşekkürler dedeciğim," dedim.
''Bu iş öyle bir geziyle
bitmiyor Kara Oğlan. Artık sen de bir çevrecisin. Tüm etkinliklerde seni de
yanımızda görmek istiyoruz,'' dedi dedem.
"Seve seve dedeciğim,"
dedim.
Dedemler pazar filesi
kullanımını yaygınlaştırmak için kısa sürede bir eylem planı hazırladılar. Önce
Halk Eğitim Müdürlüğünde pazar filesi yapımı ile ilgili bir kurs açıldı. Bu
kursa ilk olarak 75 bayan, 25 erkek olmak üzere toplamda 100 kişi katıldı. Bir
ay süren bir kurstan sonra ilk bez pazar fileleri ortaya çıktı. Rengârenk
fileler o kadar güzel gözüküyorlardı ki dedem birkaç tanesini kendi odasının
duvarlarına astı. Şimdi sıra bilgilendirme, farkındalık oluşturma aşamasına
gelmişti. Halk Eğitim Merkezinde kursiyerler tarafından üretilen 1000 adet bez
pazar filesi törenle bir pazar yerinde ücretsiz olarak vatandaşlara
dağıtılacaktı.
Cumartesi günü
mahallemizdeki pazar yerinde, pazar
filesi dağıtımına İlçe Kaymakamımız, Millî Eğitim Müdürümüz, Sağlık Müdürümüz,
Tema Vakfı Başkanımız,Çevre Eğitim Vakfı görevlileri, dedem ve arkadaşları ile
annem-babamla birlikte ben de katıldım.Önceden hazırlanan naylon poşetler
yerine bez file kullanımının faydaları ve doğaya kattıkları ile ilgili bilgilendirme
broşürleri pazarcı esnafına ve pazara gelen vatandaşlara dağıtıldı.Ayrıca
pazara gelen vatandaşlara, Kaymakamımız ve diğer görevliler tarafından pazar
fileleri de dağıtıldı.Ben de 20 kişiye bu pazar filelerinden verdim.İnsanlar
bir işi severek benimsediklerinde daha fazla sahip çıkıyorlardı.Daha ilk günden
pazarcı esnafı ve vatandaşlar aldıkları sebze ve meyveleri bez fillerin içine
koyuyorlardı.Dedem pazarın içinde sürekli fotoğraf çekiyordu.Ben de evimize
aldığım elma ve portakalları pazar filesinin içine koyup dedeme poz verdim.
Pazar fileleri daha
sonraki günlerde, ilçemizdeki tüm marketlere ve küçük esnafa dağıtıldı. Çok
düşük bir ücretle satıldı bu pazar fileleri. Bir süre sonra küçük-büyük herkes
naylon poşet kullanmayı bırakıp pazar filelerine yöneldi. Tabii ki tüm halk bu
uygulamayı destekledi. Halk Eğitim Merkezinde üretilen pazar fileleri, yapılan
piyasa araştırması sonucunda diğer illere de pazarlanmaya başlandı. Kaliteli
iplikten yapılarak, yöremize özgü olması sağlandı. İlçemizin birçok yerinde,
turistlere de satılmaya başlandı. Yüzlerce insan bu işten para kazanmaya
başladı. Her şeyden önemlisi de doğaya kattığımız fayda idi.
Türkiye Çevre Eğitim
Vakfı ve Tema gönüllüleri marketlerde stantlar kurarak işi biraz daha ileriye
götürdüler. Markete gelirken evlerde kullandıkları
bitkisel atık yağları lavabolara dökmeyip, bu stantlara getiren tüm
vatandaşlara yine çevreyi koruma amaçlı özel olarak yaptırılan örgü filelerden
hediye ettiler.
Ben de
okulumuzda gazete köşesine bu uygulamayla ilgili yazılar yazdım. Sosyal
paylaşım sitelerinde yaptığımız tüm etkinlikleri paylaşarak toplumda
farkındalık oluşturmaya çalıştım.
Bendeki
bu tüm değişimlerin sebebi elbette ki dedemdi. Evimizdeki odasında ona sarılıp,
''Her şey için teşekkürler dedeciğim,''dedim.
Emin DOĞAN
DEDEMİN PAZAR FİLESİ
Reviewed by blogdefterimiz@gmail.com
on
Ocak 26, 2019
Rating:

Hiç yorum yok: